Bir çınar bir dev daha ayrıldı aramızdan. Ama bu öyle kolayca unutacağımız üzerinden hızlıca geçeceğimiz bir isim değil. Tiyatro sinemaya ve müzik dünyasına yarım asırdan fazla hizmet etmiş unutulması imkansız biri. umarım ona gereken değeri verir en özel yaşamını daha özel kılarız. Unutup gittiklerimiz gibi onu da sessizce uğurlayıp haksızlık yapmayız verdiği mücadeleyi. nankörlüğümüz birkez olsun kayboluverir gülücükler ve vefa içinde uğurlarız onu. Evlilik öncesi soyadı ile ayla kasman 29 ekim 1937 tarihinde istanbul da dünyaya geldi. Ülkenin en zor yıllarına birebir şahit olarak büyüdü. Şişli Osmanbey’de oturan ressam bir anne ve tüccar bir babanın tek evladı Ayla Algan. Hem anne hem baba tarafı Giritli. Babası Vedat Kasman, Girit’te oldukça varlıklı bir ailenin oğluymuş. Türkiye’ye geldiğinde ise 18 yaşındaymış. Tüm mal varlığını orada bırakıp öylece beş parasız bir şekilde gelmiş ana vatanına. Yunanca bildiğinden telgrafhanede işe başlamış, aynı zamanda da çeviriler yapıyormuş. Hem Türkiye, hem aile için yokluk günleri diyebiliriz o yıllar için. Şişli’de oturdukları ev kiraymış. Algan, evdekilerin “Aa, iki çocuğun köftesi var, ona dokunmayın” dediklerini hatırlıyor. “İkinci Dünya Savaşı zamanları… O zaman da herkes fakirdi, bizler de ekmeği karneyle alırdık. Babam askere iki kez gitti mesela. Hatta ikinci askerliğini Küçükçekmece’de yaptı. Ben de küçücük bir çocuktum, anlayamazdım ‘Kocaman adam küçücük çekmeceye nasıl sığdı?’ diye düşünürdüm” diyor. Baba Vedat Kasman, yıllar sonra Yunanistan’ın eski başbakanı Eleftherios Venizelos’un izin vermesi ile Girit’e giderek tüm mal varlığını satıp gelirleriyle geri dönmüş. Ama aile yine kirada oturmaya devam etmiş. Annesi Nevzat Kasman, İbrahim Çallı’nın öğrencilerinden. Bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar olan akademide dersler alıyor. Hatta kızı Algan’a hamileyken bile bu derslere devam ediyor. Yani Ayla Algan sanatla henüz anne karnında iken tanışıyor. Öğrenmeye okumaya üretmeye her zaman merakli bir çocuktu. cumhuriyetin yetiştirdiği en özel kadınlardan biri olarak büyüyecekti. Ortaokul eğitimini istanbul da bulunan notre dame de sion da aldıktan sonra lise eğitimi için fransya gitti. bu okul disiplinli bir katolik okuydu. Koyu renkli fileler, şapkalar ile başımızı kapatır, kapkara çoraplar giyerdik demişti ayla algan. o günlerden bir anısını şöyle anlatmıştı: cezayirli bir hocam vardı bana sen müslüman mıısnı kuran okudun mu diye sordu. Eski Türkçe okumayı bilmiyorum. Biz sadece Kur’an’ı öpüp başımıza koyarız” diye cevap verdim. o da bana fransızca çevirisini okumamı tavsiyer etti. Fransızcasını okudum ve oradan neler çıkardım… Kur’an ne demek, namaz ne demek öğrendim. Ben yoga biliyordum, namaz nedir bilmiyordum. Baktım ki soğuk su ile abdest almak yogadan önce nöronları ıslatmak gibi. Halalarım namaz kılıyordu ama onlar da Girit göçmeniydi yarı Türkçe yarı farklı bir dile sahiplerdi” Liseden sonra tiyatro eğitimi almak için amerika ya taşındı. İlk ciddi sahne deneyimlerini de new york da yaşadı. Öğrenmek onun için çok kutsaldı farklı kültürleri daha iyi tanımak onları daha iyi özümsemek için ingilizce fransızca ve almanca öğrendi. Bu eğitim süreci hızla devam ederken soyadını alıp ömür taşıyacağı beklan algan ile evlendi. Tiyatro dışında tasavvufa da çok meraklıydı yunus emre ise en büyük aşklarından biriydi öyle çok seviyordu ki onu kızına yunus emre çalışmalarından öğrendiği güçlü sevgi bağlılık duygusu aşk ve sevda anlamlarına gelen sevi adını koyacaktı. 1960 yılında türkiye döndüğünde ülkeye öyle büyük isimler yetiştirecek öyle büyük sahnelerde yer alacaktı ki ne onun ismini unutabilecektik ne de yerine başka birini koyabilecektik. Yunus emre hayranlığını daha da pekiştirerek onun şiirlerini almanyaya ingilizceye ve fransızcaya çevirdi. Yabancı dillere çevirip okuduğu bu şiirleri sayesinde kültür değerimiz yunus emre yi dünyaya tanıtmıi oldu. Türkiye de de sahne faailetlerine devam etti. Muhsin ertuğrul un açmış olduğu tiyatro da müjdat gezen ve ali poyrazoğlu gibi isimlerle sahne aldı. şaşırtmak eğitimiyle insanlarda hayranlık uyandırmak istemeden yaptığı bir şeydi. Bunlardan biri de hamlet oyununda gerçekleşti. Bu oyunda erkek karakteri olmasına rağmen hem hamleti hem de kadın karakter ophelia yı aynı andan oynadı. ve o günden sonra her zaman erkek hamlet olarak anıldı. 1965’te Fizikçiler oyunuyla İlhan İskender En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü ancak tiyatronun kolektif bir sanat olduğu gerekçesiyle geri çevirdi. 1966’da Muhsin Ertuğrul’un istifası üzerine Şehir Tiyatroları’ndan ayrılmaya karar verdi. o dönemlerde tiyatro öğretmenliği ve oyuncu yetiştirme dersleri verdi. çalıştığı okuldan Macit Koper, Taner Barlas, Cezmi Baskın, Meral Çetinkaya ve Rutkay Aziz gibi değerli oyuncu ve yönetmenler çıktı. Şan dersleri de olan ayla algan zeki müren in de ısrarıyla şarkılar söylemeye başladı. ayla algan yunus emre, twitch izliyor, ayla algan hayatı, sadri alışık ayla algan #sinema #film #haber